MAVİ KANATLI UÇURTMA

Bildiğiniz gibi uçurtma özgürlüğün, yükselişin simgesidir. Birazdan başlayacağım hikaye de yükeselemeden tellere takılan, özgürlüğün tadını hiçbir zaman bilemeyecek olan bir uçurtmadan bahsedeceğim…

   Bir adam varmış, Hayatı boyunca tek başına yaşayan, hiçbir zaman iki kişilik hayatın ne demek olduğunu bilmeyen bir uçurtma ustası. İşi gücü uçurtma yapıp çocukları mutlu etmekmiş. Çocuklar la bir olup, onlar la şenlenir onlar la ağlarmış. Uçurtmaları, çocuklara sevgi ve saygı karşılığında dağıtır, sema da yükselmelerini beraber yapar sonra da gökyüzün de renk ahenk dans etmelerini izlermiş.
  Usta bir gün çok özel bir uçurtma yapmak istemiş, gökyüzünün rengini bozmayacak aynı renk te dans edecek bir uçurtma. Kendi gibi gökyüzünün de yalnız olduğunu, kuşların bile bu yalnızlığı bozamayacağını düşünüp Sema ya eş bir uçurtma yapmak istemiş. Önce mavi bir jelatin kağıt bulmuş, rüzgarın kırmasına izin vermemesi içinde oldukça kalın çıtalar ayarlamış. Gepetto misali uçurtmaya hayat vermekmiş tek amacı. Birkaç gün uğraşmış ve sonunda o eşsiz uçurtma tasarımını hayata geçirmiş. Uzunca bir ip bağladıktan sonra uçurtmayı bir köşeye koymuş ama içini bir olumsuzluk kaplamış bizim ihtiyarın; iyi ama ben bu uçurtmayı uçuramam ki…

 Günler günleri kovalamış, adam kendi yalnızlığını bitiremediği gibi gökyüzünün de yalnızlığını bitmek istememiş, düşünceleri biriktikçe işin içinden çıkamamış, işin içinden çıkamadıkça uçurtma bir köşe de boynu bükük kalmış. Yine böyle karamsarlık dolu bir günde bir çocuk girivermiş atölye ye; usta kaç gündür gelmiyorsun yanımıza, uçurtmalarımız sensiz boynu bükük kaldı derken mavi kanatlı uçurtmayı görmüş bir köşede. Bu uçurtmayı usta o kadar güzel tasarlamış ki adeta çocuk aşık olmuş uçurtmaya. Biraz sohbet ettikten sonra usta çocuğu almış karşısına ve o uçurtmayı neden uçurtamadığını anlatmış. Çocuğun içinde hem hüzün hem sevinç oluşmuş; usta o kadar uçurtma yaptın hiç biri seni yüz üstü bırakmadı hep dans ettiler senle ama şimdi sen yokken dansları bile yarım kalıyor, hadi gel yeni uçurtmayı da alalım ve çıkalım gökyüzüne uzandığımız o güzel tepeye.
Usta; hadi sen git artık vakit geç oldu, annen baban merak etmişlerdir seni. Çocuk boynu bükük bir şekil de atölye den çıkarken usta başını kaldırmış ve hey çocuk, yarın her zaman ki saatte tüm çocukları ve uçurtmaları toplayıp gelin yanıma, Mavi kanatlıyı da alıp çıkalım tekrar tepemize demiş. Çocuğun içini kaplayan hüzün büyük bir mutluluğa dönüşmüş ve geri koşup ustasına sımsıkı sarılmış. Ustanın gözünden akan bir damla sevinç göz yaşından sonra yerine yine buruk bir sevinç kalmış, çocuk gittikten sonra.

  Usta o gece uyumamış çok düşünmüş, bu özene bezene yaptığı uçurtmayı asıl sevdalısına bir mektup olarak göndermek istemiş ama hep korkmuş, hep gökyüzünün ondan nefret edeceğini ve hiçbir uçurtmanın artık dans edemeyeceğini düşünürmüş bunca zaman, çünkü usta aslında gökyüzüne sevdalıymış. Vakit geçip te sabah olunca yorgun bedeni ile kalkmış ve gökyüzüne doğru nazar etmiş; ey güzel sevdalım bugün sana hediyelerin en güzelini sunacağım, bugün mutluluğu beraber paylaşacağız demiş.

  Çocuklar gelmiş artık, renk ahenk uçurtmalar ellerinde hepsi tek tek sarılmış ustalarına, Mavi kanatlı uçurtmayı da alıp yola koyulmuşlar hep birlikte. Çocuklar la beraber şen şakrak şarkılar söyleyerek mahalleyi dolaştıktan sonra hemen ardında bulunan yeryüzü ve gökyüzünün birleştiği o tepeye çıkmışlar. Şenlik tepesi… Önce birbirinden renkli uçurtmaları tek tek yükseltmişler semaya, onlarla her zamanki gibi dans etmişler. Usta yine her zaman ki gibi çocuklarla çocuk olmuş, yorgun bedeninin ağrılarını, zamanla oluşan çürüklerini iyileştirmiş bu şenlik hali. Ta ki çocuklardan biri yanına gelip te; hadi artık usta mavi kanatlıyı da salalım semaya diyene kadar. O andan itibaren ustanın içinde yine bir hüzün oluşmuş, yine bir burukluk hali. Bir taraftan sevdalısına olan özlem diğer taraf tan mavi kanatlı dan kopmamak. Araf’ ta kalmış usta, Hiçbir zaman yaşamadığı o birleşme anına yakın hissederken kendini artık vedalaşma vakti geldiğini anlamış ve mavi kanatlı yı eline almış. Önce çocuklardan birinin uçurtmasını istemiş sonra bunu kendisinin yapacağına inanıp geri almış. Diğer uçurtmalar adeta gökyüzünde mavi kanatlıyı beklermişçesine kanatlarından şırıltılar çıkarmaya başlamışlar. Usta titrek elleri ile mavi kanatlıyı semaya doğru salmış, önce biraz tedirgin olmuş sonra mavi kanat gökyüzüne yükseldikçe bu tedirginlik hali yerini mutluluğa bırakmış. Sevdalısının hediyesini kabul ettiğini düşünmüş.

   Mavi kanat ta artık diğer uçurtmaların yanına doğru yükselmeye başlamış, uçurtmalar dans etmeye, çocuklar şenlik şarkıları söylemeye. Derken tam o sırada nedensiz bir şekilde mavi kanat süratle yere doğru yönelmiş ve düşmeye başlamış. Usta; oldu işte korktuğum şey oldu mavi kanatlıyı istemedi yârim diye mırıldanmış. Çocukları bir hüzün kaplamış ustanın gözünden akan yaşlarla beraber. Çok uğraşmışlar mavi kanadı gökyüzünde tutmak için ama nafile mavi kanat çıldırmışçasına havada şiddetli bir şekilde savrulurken iplerini de koparmış. Usta ve tüm çocuklar onu tutmak için düştüğü yöne doğru koşmaya başlamış ama çok geç mavi kanat bir tele takılıp kalmış o güzel tepe de. Ustanın gözyaşları dinmemiş ve ardı ardına tüm uçurtmalar yere doğru inmeye başlamış. O şenlik havsından eser kalmamış. Çocuklar hüzünlü, usta gözü yaşlı, mavi kanat teller de. Bu ne gökyüzünün istememesi ne de mavi kanatlının işgüzarlığıydı, sadece rüzgarın kıskançlığıydı. Çünkü gökyüzünün kıskanç bir aşığı vardı, Rüzgar…

Usta kendi kendine mırıldanmaya başlamış, ağzında bir türkü belirmiş o sırada;

Ne söz dinler ah deli gönlüm,
Deli aşklar düşler yaşlar.
Utanırım ağlayamam, Yüreğim yanar.
Gecikti yaz açmaz güller,
Dizeler dillerde kaldı,
Sen gelmezsen açmaz güller,
Mavi kanatlı uçurtmam teller de kaldı…
 Ne yangınlar, ne acılar
Ah ne sancılar çekti gönlüm.
Ormanlarda yitip giden ağaç gibiyim,
Deryalarda yitip giden yelken gibiyim.

Mavi Kanatlı Uçurtmam Tellerde Kaldı…

Yorumlar

Popüler Yayınlar