DOLUNAY'IN HİKAYESİ
DOLUNAY’IN HİKAYE’Sİ
Günlerden bir gün uzak
diyarların birinde Dolun adında bir genç varmış. Bu Genç amansız ve karşılıksız
bir sevdaya düşmüş. Gencin sevdiği Kız Kral’ın Kızıymış. Dolun bir gün
cesaretini toplayıp Kral’ın huzuruna çıkmış ve sebebi ziyaretini anlatmış. Kral
bunu gayet hoş bir şekil de karşılamış fakat kızına sormadan karar vermek
istememiş. Dolun ve Kral kızın yanına gitmiş ve Kral kızına ziyaretin sebebini
anlatmış.
Prenses ; Babacım eğer bu kararı bana bıraktıysan evet kabul ederim
fakat bir isteğim olacak eğer o isteğim yerine getirilirse hemen düğün
hazırlıklarına başlayabiliriz’’ demiş.
Kızın isteği zor bir şey. Uzak bir diyar da bulunan, sene de bir kez
polenlerini salan bir çiçek’ten bahsetmiş. Sadece tek bir tane bulunan bir
çiçek. Yaprakları gümüş renginde parıl parıl parıldayan bir çiçek. Dolun isteği
yerine getireceğini ve Düğün hazırlıklarına başlanmasını söyleyip evine dönmüş.
Sabahın ilk ışıklarında yola
koyulmuş Dolun. Uzun bir yol gittikten sonra sert yamaçları olan bir dağa
gelmiş. Uzun uğraşlar sonrası dağ’dan aşağı inmeyi başarmış ve ucu bucağı
görünmeyen bir vadiye ayak basmış. Bu vadi o kadar güzel görünüyormuş ki adeta
cennet bahçesi. Mas mavi bir nehir etrafında yeşil ağaçlar renkli çiçekler.
Ceylan’lar neşe içinde oradan oraya zıplarken Dolun asıl sebebini unutmuş ve bu
güzellik abidesi ni izleye durmuş. Herşey o kadar büyülü gelmiş ki Dolun’a bir
an için sevdası bile aklından çıkmış. Gel zaman git zaman Dolun kendini bu
büyüden kurtarıp asıl sebebini hatırlayıp tekrar yola revan olmuş.
Uzunca bir mesafe den sonra
Kral’ın kızının bahsettiği çiçeği görmüş nehrin ortasında bir adacık’ta tüm güzelliği
ile duruyormuş çiçek. Dolun biraz dinlendikten sonra nehre atlamış ve
Sevdalısının istediği çiçeğe doğru yüzmeye başlamış. Nehir’in akıntısı o kadar
güçlü ki adeta Dolun’un o çiçeğe ulaşmasını engellemek için şiddetli akmaya
başlamış. Hangi engel Sevda’nın önüne geçebilir ki? Dolun sonunda adacığa
ulaşmış fakat çok yorgun düştüğü için uyuyakalmış orada.
Kraliyet te tüm hazırlıklar
ilerlerken Kral tekrar kızının yanına gitmiş ve sormuş, Neden bu çiçeği o kadar
çok istiyorsun diye. Prenses ; Bugün e kadar o çiçeği almak isteyen çok olmuş
fakat oraya gidenler o vadinin güzelliğine aldanıp asla geri dönmemişler. Baba
eğer Dolun o çiçeği bana getirirse gerçekten sevgisinin büyük olduğuna
inanacağım ve ömrüm boyunca ona sadık kalacağım’’ demiş.
Sabah olmuş artık ve Dolun
uyanmış fakat başında irice bir adam belirmiş. Dolun hemen toparlanıp ayağa
kalkmış.
Adam ; Ne arıyorsun burada.
Dolun ; Çiçeği almaya geldim.
Adam ; Hayır kesinlikle buna izin vermeyeceğim.
Dolun ; Sevdalım bu çiçeği istedi ve ona götürmezsem eğer ömür boyunca
mutsuz kalacağım.
Adam ; Önce sana bir şey anlatmama izin ver eğer anlattıklarım seni
ikna etmez ise çiçeği koparmana izin vereceğim.
Burada bulunan tüm bu
güzellikler tüm bu renk ahenk ler bu çiçeğin eseri. Bu topraklara can katan bu
nehre rengini veren tüm bu tabiat’ın sahip olduğu güzellikleri bu topraklara
sunan bu çiçeğin polenleridir. Eğer bu çiçeği koparacak olursan tüm bu
güzellikler yok olacak. Ömür boyunca mutsuz olmayı mı isterdin yoksa tüm bu
güzelliklerin insanlara, nesilden nesil’e ulaşmasını mı? .
Dolun biran için duraksamış ve etrafında ki güzellikleri tekrar
izlemeye başlamış. Bir süre böyle geçtikten sonra ; Sevdalımdan vazgeçemem ve
ben eğer onun la olursam nesiller boyunca hep mutlu insanlar geri de
bırakacağım demiş ve koruyucu yu geçerek çiçeğe yönelmiş.
Dolun tam çiçeği koparacak iken Çiçek yapraklarını açmış ve polenlerini
tekrar salgılamaya başlamış. Adam hemen oradan çekil diye bağırmış fakat Dolun
adamı dinlemeyerek çiçeğe yaklaşmış. Tam o sırada çiçeğin polenlerinden biri
Dolun’a isabet etmiş ve Dolun kocaman bir taş parçasına dönüşmüş. Sevdası o
kadar büyük ki Dolun’un, içene sığdıramadığı bir sevda ya sahip olduğu için
taşa dönüşen Dolun gittikçe büyük bir kaya ya dönüşmüş. O kadar büyük olmuş ki
Dünya’ya sığmamış ve gökyüzüne doğru yükselmeye başlamış. O kadar güzel bir
görüntü almış ki bu kaya parçası, ışığı tüm Dünya’yı aydınlatmaya bile yeter
olmuş. O günden sonra 28 günde bir defa Dolunay tüm sevenlerin üzerine doğmuş
tüm kasveti ile. Çünkü Dolun sevdiğinin istediği hedefe ancak 28 günde
ulaşabilmiş… O günden sonra her Dolunay’da Dünya’yı derin bir hüzün ve kasvet
kaplar olmuş…
Yorumlar
Yorum Gönder